Teker Döner

Live free, die hard.


1 Yorum

İzmir Yeniden

22 Nisan tatil ilan edilince 4 günlük güzel bir zaman dilimi oluştu. Evren’le bir zamandır bir bir fırsat yaratıp turlayalım diye yazışıyorduk. 23 Nisan’da böyle bir boşluk oluşunca acaba 4 günde İstanbul İzmir yapar mıyız diye konuşmaya başladık.

2003’te sıfır kondüsyon, sıfır ekipman, rastgele bir bisikletle, 6 günde İstanbul-İzmir yapmışlığım vardı benim. O zaman, o şartlarda 6 gün mümkün olabildiyse şimdi bu parkuru 4 günde geçebilmemiz gerek dedik ama tırsıyoruz bir yandan da. 4 günde 600 kilometre yapmışlığımız yok, bu kilometrelere yaklaşmışlığımız da yok. Bir kere günlük 160 kilometrelik bir gezimiz olmuştu ama o günün sonunda da adamakıllı yamulmuştuk. Tırssak da geyikten geri durmuyoruz tabi. Zaten Özge 22 Nisan’ı izni alabilseydi, herkes ailesiyle tatil yapacaktı, biz de paşalar gibi İstanbul İzmir geyiği yapmış olacaktık. Konuyu mutlu mesut kapatacaktık. Olmasını beklediğimiz senaryo buydu.  Ama olmadı, Özge iznini alamadı. Biz de lafımızın adamı olmamayı kendimize yediremediğimizden sözümüzün arkasını doldurmak, en azından doldurmaya çalışmak mecburiyetinde kaldık. Sözün bittiği noktaya geldik.

Evren 20 Nisan Cumartesi sabahı otobüsle geldi İstanbul’a. Otogardan aldım Evren’i, Halkalı’ya geldik. Giyindik çıktık. 07 00. Teker döner. Hadi bakalım.

Dakka bir gol bir, sabah Büyükçekmece inişinde bir iç lastik kaybettik. 1 santim kesilmiş lastik artık nasıl becerdiysem. Erken gelen kayıp canımızı sıktı, iki yedeğimiz daha var gerçi ama denk getirirsek biryerlerden birkaç tane daha alalım dedik. Devam ettik.

Mavi tabela gördükçe durup fotoğraf çekiyoruz. Bu bisikletçinin doğası, biranın yanında sigara yakmak gibi birşey, yapcak birşey yok.

istanbulizmir 006     IMG_6121

istanbulizmir 014     IMG_6129

Arkadan gelen rüzgar sağolsun, ilk gün beklediğimizden kolay geçti. Öğleyi geçerekten Tekirdağ’a giriş yaptık. Tekirdağ’ın altını üstüne getirdik ama yol bisikletine uygun iç lastik bulamadık. Boşverip Kumbağ’a sürdük. Kumbağ’da konaklama.

Kumbağ henüz sezonu açmamış. Yiyip içecek biryerler bulmak yarım saatten fazla vaktimizi aldı. Yemeğimizi yiyip yattık. Pazar günü 5’de kalkacağız.

istanbulizmir 021     istanbulizmir 023

Pazar yolculuk biraz sıkıntılı başladı. Sorduk, ettik, haritaları inceledik, hazırlığımız tamdı falan ama, yine de yolu şaşırtmayı başardık. Bu yolda bir terslik var diyerek telefonları açtığımızda haritaların yol göstermediği bir konumda olduğumuzu gördük. Çok nefis dedik. Yolu doğrultana kadar birkaç yüz metre gereksiz tırmanış yapmamız gerekti. Bu günkü parkurda iki tane 350’lik tepe daha var.

istanbulizmir 040      istanbulizmir 032

Ama manzaramız süper. Naipköy Uçmakdere arası gerçekten istisnai güzellikte bir yolmuş.

istanbulizmir 042      istanbulizmir 048

istanbulizmir 057       istanbulizmir 075

İlk 350’liği tırmanınca, Evren’den bir King of the Mountain pozu aldık. Moraller yerinde.

istanbulizmir 085      istanbulizmir 080

Çoşkumuz çok uzun sürmedi. Deniz seviyesine iner inmez kafadan rüzgar yedik. Tahmin ettiğimiz üzere, kahvaltıya benzer birşeyler yiyebileceğimiz bir yerler de bulamadık. Yanımızdaki kurabiyeler, protein barlarla Hoşköy’e kadar idare ettik. Hoşköy’de bir pastanede börek poğaca birşeyler atıştırıp Şarköy’e sürdük. Şarköy çıkışı günün ikinci 350 metresini tırmandık.

IMG_6149      IMG_6150

Benim kişisel hatam, Bolayır’ın rampa inişinde olduğunu zannetmek oldu. Bolayır’da pide yeriz, kebap yeriz diyerekten zaten artık suratımızı buruştura buruştura yediğimiz kurabiyelere, protein barlara mola verdim. Bolayır rampa inişinde değilmiş. Zaten Bolayır yol üstünde bile değilmiş, içerdeymiş. Durumu algılayıp bari bir iki kurabiye atayım dediğimde artık bünye yakıt yetmezliğinden shut down pozisyonuna geçmişti. Ordan da toparlanmadı. Bir şekilde Gelibolu’ya vardık. Çanakkale’ye varsak iyi olur diye düşünmüştük ama ben teslim bayrağını açtım. Gelibolu bugünün son noktasıdır benim için. Evren Çanakkele’ye devam etti. Bu gece ayrı konaklıyoruz.

4.50’de kalktım, 5.15’de pedal çevirdim. 8 vapuruyla Eceabat’tan Çanakkale’ye geçtim. Evren’le buluştuk, asıldık pedallara. Bugün önümüzde Kaz dağları var.

IMG_6187     IMG_6188

İlk kez düzgün bir kahvaltı edebilmek, turun üçüncü gününe nasipmiş. Çanakkale çıkışı seyirlikte geçen 2 günün acısını çıkarttık.

istanbulizmir 091     istanbulizmir 094

Biraz da ağırlık yaptı tabi ama sorun yok, pedallar dönüyor. Öğleyi geçerekten Kaz dağlarının da biletini kestik. Arkamız Küçükkuyu. Artık bundan sonra ciddi bir tırmanışımız yok İzmir’e kadar.

istanbulizmir 097     istanbulizmir 108

istanbulizmir 098      istanbulizmir 104

Niyetimiz indikten sonra biraz rölantide sürüp kontak kapatmaktı. Ama arkadan rüzgar bulunca, inceldiği yerden kopsun dedik, devam ettik. İnceldiği yer Akçay’mış. Yolun sonuna doğru rüzgarı da kaybettik zaten, vakti de çok geçirdik. Anca akşam 6’da bir pansiyona kapak atabildik. Soyun dökün yıkan giyin derken uyku bastırdı. Yine de uyu sür uyu formatına az buçuk bir renk katalım, o kadar da mal değiliz diyerekten biraya çıkacak enerjiyi yarattık bir şekilde.

İlginçtir, denize sıfır onca mekan arasında, bira satan bir mekana denk gelebilmek için vakit harcamamız gerekti. Bulduğumuz mekanın sahibiyle iki çift laf ettik. Kimseye ruhsat vermiyorlarmış. Burayı ıskalasaymışız, 1-2 kilometre daha yürümemiz gerekecekmiş bir sonraki içki satan mekan için. Ki burası Akçay. Hergün başka bir mevzu geleceğe ilişkin endişeleri körüklüyor. Bir noktada gerçekten bu ülkeyi terketme aşamasına gelecek miyiz, yoksa sindikçe sinecek miyiz, ben de meraktayım.

istanbulizmir 114      istanbulizmir 110

23 Nisan Salı. Dananın kuyruğu bugün kopacak. İhtiyacım olan kadar uyumamış olmanın etkisi olabilir, bir önceki gün 160 küsür kilometre yapmış olmanın etkisi olabilir, turun 4. günü olmasının etkisi olabilir, yorgun kalktım ben. Bıraksalar öğlene kadar yatakta malaklanacam belki, o derece… Ama ha gayret diyip kalktık, 180 kilometremiz var İzmir’e. Ciddi bir tırmanışımız yok, artık olacaksa olacak, olmazsa da sorun değil, Ayvalık var, Bergama var, Aliağa var, döneriz bir yerlerden deyip asıldık pedallara. Evren’in hakkını yemeyelim tabi, o öyle ya da böyle olacak modunda. Ama ben o kadar kararlı değilim.

Edremit’e girmeyelim, Akçay’dan Burhaniye’ye sahilden gidelim, biraz kilometre kazanalım derken yine yolu şaşırttık sabah sabah. Neyse ki her taraf düz. 3-5 kilometre kaybettik ama olsun varsın.

IMG_6207      IMG_6202

Dikili semalarına kadar, herşey yolunda gitti. Ama yol Bergama tarafına, doğuya doğru kıvrılınca işin rengi değişti. Yol kıvrıldıkça yediğimiz rüzgarın şiddeti arttı. Rüzgara karşı sürmek zor, eyvallah, ama 5 dakkada bir durmayı gerektirecek bir durum yok. Ama duruyoruz, sonra yine duruyoruz, sonra yine. Öyle çekti ki enerjimizi rüzgar, durmak için uydurabileceğimiz ne bahane varsa uydurup durduk, saatler geçti, doğru düzgün bir mesafe katedemedik. Fiziksel olarak ekstra bir zorlanmamız olmadı aslında ama kafada kaybettik rüzgarla olan mücadelemizi.  Aşağıda ilk fotoğraftaki gülümsemeler zoraki. İkinci foto gerçek ruh halimizi yansıtıyor.

istanbulizmir 124      istanbulizmir 120

Bergama öncesi 30 kilometreyi almamız, 3-4 saati bulmuş olabilir. Ben kendi adıma karar verdim, yol güneye kıvrıldıktan sonra tekrar rüzgar muhalefetiyle karşılaşırsak, buraya kadarmış ne yapalım, baba gel beni al diyeceğim. Babam gelene kadar da bir ağaç altında öğle uykusu uyuyacağım.

Fikir de çok cazip gelmişti aslında ama, güneye dönünce kuzeydoğudan gelen rüzgarı önümüzden arkamıza aldık. Rüzgarı bulunca da gaza geldik. Uzadık gittik. 5’i geçerekten İzmir’e girdik. Körfeze karşı birkaç foto alıp annemlere çıktık.

istanbulizmir 135      istanbulizmir 131

Akşam yemeğini, Sevinç, Ege, Annem ve Babamla beraber yedik, hoşbeş muhabbetle günü kapattık. Akşam 11 arabasıyla İstanbul’a döndüm. Gözlerimi, kapattım, açtım, İstanbul otogardayım. 4 gün önce bu saat Evren’i otobüsten indirdiğimiz aynı noktada.

4 gün, 600 km. 18 .9 km/saat ortalama hız. Bir süre daha bu tür turlara girmeye gerek olmadığı konusunda hemfikir olan iki bitkin adam. Ama bir soluklanalım da hele. Kaynamaya başlayacak elbette kan tekrar. Yanda yaptıracak değişik birşeyler var daha. Çok var.