Teker Döner

Live free, die hard.


Yorum bırakın

İstanbul Vakti Olana Güzel

Yeni bisikleti aldığımdan beri pek durmuyorum yerimde. Hatta hiç bisiklete binmediğim bir gün olmadı sanırım aldık alalı. Genelde 50 km civarı birşeyler pedallıyorum günlük buralarda. Halkalı, Yeşilköy, Bakırköy, Güneşli, Bağcılar, Yenibosna, Altınşehir, Sefaköy, Küçükçekmece, İkitelli vs. Bazen semtlerde ara sokaklarda, bazen göl, deniz kenarı, bazen anayollar… Ortaya karışık..

Bayramda Kapadokya planımız var, 5 gün kadar binemeyeceğim, dedim bari son günü güzel değerlendireyim, Halkalı-Anadolu Kavağı yapayım mesela. Hava durumu siteleri pek parlak göstermiyor İstanbul’un durumunu 23 Ekim için ama sabah ola hayrola dedik yattık.

7 buçukta kalktım. Hava kapalı, yerler kuru. İlk girdiğim birkaç site İstanbul’u sağnak yağışlı gösterdi. Sonra ecnebi sitelerinden bir tanesinde a couple of showers diye birşey gördüm. Tamam dedim, iki duştan zarar gelmez, terimizi akıtırız.

Çıktım. Hava sıcaklığı çok güzel ama gökyüzü korkunç. Olsun varsın. İlk durak Küçükçekmece gölü. Burdaki sahil şeridi favori mekanlarımdan.

     

Küçükçekmece’den Yeşilköy tarafına geçtim. Yeşilköy sahil şeridi bize senelerce “Biz niye Halkalı’da oturuyoruz ki” dedirtmiştir. Ama yine de dediğimizle kalıyoruz. Ataletsizlik işte.

     

Bugün Yeşilköy sahil şeridinin bana bir süprizi var. Yanıma tamir ekipmanı da almadığım için sora sora yürüdüm. 4 kilometrelik bir yürüyüş sonrasında buldum tamirciyi. Yeşilköy tren istasyonunun 300 metre kadar solunda kalıyor, istasyona bakarken. Usta meşgul, benden önce teker patlatanlar olmuş. Daha çok vakit kaybetmemek için bisikleti bırakıp kahvaltıya gittim. Simit, peynir, yumurta, domates, çay. Mutluluğun resmi.

Sahilden Sarayburnu’na kadar geldim. Sarayburnu’unda yağmur çiselemeye başladı. Amele çözümü yaptım hemen ön çantaya. Su ve yağmur geçirmeyen, nefes alan çanta koruması.

     

Sirkeci’den Kadıköy vapuruyla karşıya geçtim. Hala yağıyor hafiften. Kadıköy’de bir bira içtim. Yağmur durdu. Üsküdar tarafına doğru sürdüm. Yalnız gerçekten çok güzel İstanbul. Nerdeyse 13 seneden beri burdayım aslında. 13 senenin en az 10’unu buradan nefret ederek geçirmişimdir. Burdan gitmenin planlarını yapmışımdır, yapmışızdır, hala da yaparız ama şimdi, işten çıktığımdan beri gerçekten keyif alıyorum şehirden. Her tarafında başka bir doku, başka bir güzellik. Evine varmak için kaç saat trafikte kalacağını hesaplayana değil de, etrafına bakmak için vakti olana güzel bu şehir. İnsan koşarken göremezmiş. görmesi için durup bakması gerekirmiş.

     

Beykoz’a doğru yağmur tekrardan başladı. Bu sefer daha sağlam yağıyor. Kavağa gitmekten vazgeçtim. Zaten tekeri patlat, fotoğraf çek, vapura bin, bira iç, giyin soyun vs. derken baya bir vakti çarçur etmiş olduğum için saat de geçmiş durumda. Karanlığı risk etmeyelim diyip Beykoz’dan Yeniköy’e geçtim. Buralar da göl olmuş.  Çamurluğumuz da olmadığı için, bu saatten sonra yağmış ya da durmuş çok farketmez dedim, çıktım yola.

     

Yeniköy’de yediğim döner ekmek işe yaramış olsa gerek, tempolu bir şekilde geldim Halkalı’ya kadar. 17.30 gibi kontak kapattım. Yağmur ve daralan vakit yüzünden TEM’den gelmek durumunda kaldım, keyifsiz tabi TEM, üstüm başım her tarafım da çamur oldu ama gece Galatasaray – Cluj maçına bakarken stadın halini görünce oyalanmadan döndüğüme mutlu oldum.

     

Sırada İzmir’den güneye inmek var. Hadi bakalım.